İsrailoğulları olmasaydı et kokmazdı

…. Şayet İsrailoğulları olmasaydı et korkmazdı…. ( Buhârî )

1- Bu hadis çeşitli tariklerle Ebu Hureyre’den rivayet edilmiştir. Buhârî ve Müslim’in şartlarına göre sahih bir hadistir. Bu hadisi araştırmadan eleştirmek hak ehline yakışmamaktadır. Kavrayamadığımız bazı hadisleri inkâr etmek yerine onları kaynaklarından veya şeyhlerinden araştırıp gerçeğini bulmamız gerekmektedir.
Maalesef itiraz edenler, kaynaklarına inmeden Avrupalı oryantalistler tarafından hazırlanıp 100 sene önce Hindistan ve Pakistan’da, çağımızda da Mısır ve Türkiye’de hazır bir liste halinde tekrar gündeme getirmeye çalışılmaktadır.
Bu da bunların tüm hadisleri itibarsızlaştırmaya ilişkin yaptıkları çabalardır.

2- …. Şayet İsrailoğulları olmasaydı et korkmazdı…. Şeklindeki hadis hakkında verdiğimiz bilgilerden de anlaşıldığı gibi birkaç görüş söylenmiştir.

A) israiloğullarına bıldırcın etinin stoklanmaması konusunda emredilmiştir.
Onlar ise bu emre karşı gelerek eti stokladılar ve etin kokmasına sebep oldular

B) Şayet et kokmasaydı o et sürekli zenginlerin tekelinde birikir ve fakirlere bir şey verilmezdi. Bunu engellemek için etin çürümesi ve kokmasına sebebiyet verildi.

C) Hadisin hakiki anlamına göre aklın caiz görmediği bir şey geçtiğinde hemen inkar etmek yerine onu tıpkı müsteşabih ayetler gibi tevil etmek, örneğin mecazi anlamda kabul etmek de mümkündür.
Örneğin buradaki kokuşmuşluğun Türkçedeki “kokusunu çıkarmak” ifadesindeki gibi haddini aşmak, işi çığırından çıkarmak anlamına geldiği de söylenebilir.

Halis hünkarcıları veya mealciler her seferinde hadisleri Kur’an’a arz edelim diyorlardı. Şimdi ise bu söylemlerini terk etmiş durumdalar. Bunlar Kavrayamadıkları hadisleri Kur’an’a arz etme yerine kendi kısır akılları ve kıt bilgilerine arz ediyorlar.
Kur’an ve Hadise ilişkin bilgileri olmayınca ucube bir durumla karşı karşıya geliyorlar.
Konu edilen hadisi Kur’an’a arz etmiş olsalardı belki gerçeği anlayacaklardı.
Şimdi onların yerine biz bu hadisi Kur’an’a arz edelim;

Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.
( Bakara, 57 )

Yukarıdaki ayetten de anlaşıldığı üzere Allah-u Teâlâ, Yahudiler hiçbir çabaları olmadığı halde Tih vadisinde her gün taze bıldırcın eti ve hazır Kudret helvasına sahip oluyorlardı. Allah onlara “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin” Emrini vererek sadece günübirlik yemelerini kendilerine emretmişti. Lakin yapılarında hırs olan İsrailoğulları günlük yemek yerine yiyecekleri stoklamaya çalıştılar.
Allah’a isyan ettiklerinden dolayı kendilerine nimet olarak verilen yiyecekler belli bir süre sonra bozuluyordu. Aslında bu Allah-u Teâlâ tarafından onlara verilen bir ceza idi.
Yani İsrailoğulları olmasaydı ifadesinden maksat, onların Bu hırs ve tamahkarlık tabiatı olmasaydı o yemekler bozulmazdı, demektir. Onlar Allah’ın emrine karşı geldiklerinden dolayı ( yeme emrine karşı stoklama yaptıklarından ) Allah-u Teâlâ yemeklerinde çabuk bozulma özelliğini vermiştir. Bu durum Allah-u Teâlâ’ya zor bir şey değildir.

D) Biz de güya bilim adına hadisleri inkar edenlere şunu demek isteriz:
Buyurun bilim adamlarına, gıda mühendislerine ve doktorlara sorunuz.
Acaba tarihin belli bazı dönemlerinde bulunmayıp, sonradan meydana gelen bakteriler, mikroplar var mıdır?
Şayet varsa, Bu hadiste bahsedilen kokuşmaya sebep olan bakteriler, israiloğulları’nın kudret helvası ve bıldırcın kuşunun etini stoklamasından kaynaklanmış, türemiş, üremiş ve O günden sonra devam etmiş olamaz mı?
Hatta buradan hareketle bilim adamları etin kokuşmasına sebep olan bakterileri öldürerek ve yok ederek daha uzun sürede yaşamasını sağlayamazlar mı?
Evet, biz Müslümanlar, Peygamberimize ﷺ güveniyoruz, ondan bize sahih rivayetlerle gelen hadislerin aklımız kavramasa da birçok hikmetlere ve gerçeklere hazine olduğunu kabul ediyoruz. Bazıları gibi aklımızın idrak etmekte aciz kaldığı hadisleri inkâr etmek yerine, zamana ve şartlarına havale edip, Biz idrak edemesek de bizden sonra gelen alimlerin ve bilim adamlarının anlayacaklarını biliyoruz.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir cevap yazın