Tesettür

Bir fıkıh terimi olan Tesettür; Erkek veya Kadının şer’an örtülmesi gereken yerlerini örtmesi demektir. Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının haram olan yere ” Avret yeri ” denir. Evlenmeleri caiz olan, karşı cinslerin biri diğerinin yanında olunca avret yerlerini örtmesi geretiğine görüş birliği vardır.

Tesettür kelimesi örtünmenin doğal, fıtrî, sosyal, kültürel ve ahlâki boyutlarını da içinde barındırmaktadır.
Tesettür kelimesine ayrıca şu anlamda verilmiştir; kendini örterek kapanmak, ” Tesettür-ü nisvan “ yani kadınların,
erkeklere karşı kendini örtmesi kadının örtünmesi anlamında eski devirlerde ve özellikle fakihlerin tabirinde ” Setr “
yani tesettür kelimesi kullanılmıştır.

Kur’an-ı Kerim, insanların nefislerini düzelterek fitneden kaçınmaları için bir takım ölçüler ve yaptırımlar belirlemiştir.

İnsanın örtünmeye duyduğu ihtiyacın serüveni ilk insan ve Allah’ın ( cellecelalühü ) ilk elçisi olan Hz Adem ( ALEYHİSSELAM ) ile başlar.

Hz Adem ( aleyhisselam ) ve eşi Hz Havva ( aleyhisselam ) yaratıldıktan sonra cennette ikâmet etmeye başladılar. Yaratılış aşaması ve ardından İblisin Allah-u Teâlâ’ya karşı isyanı malumdur. İblis, kendisini insan düşmanı ilan ettikten sonra Hz Adem ve eşini,
Rablerinin emirlerine muhalif davranmalarına ikna etmek için çalışmalara başlar.

İblis, ilk insanların imtihanı gereği kendilerine yasak olan ağaçla ilgili gerçeği bilmesine rağmen doğruları çarpıtarak,
Hz Adem ve eşine melek olmayı, ölümsüzlüğü vaat ederek onları suça teşvik etmiştir;

Nihayet şeytan ona vesvese verip şöyle dedi: “Ey Âdem! Sana ebedîlik ağacını ve yok olmayan bir saltanatı göstereyim mi?” ( Taha, 120 )

Yasak ağaçtan yediklerinde Hz Adem ve eşi çıplak kalmışlardır. Bu konuyla ilgili ayetlere baktığımızda,
ilk insanların çıplak kalmalarıyla birlikte duydukları rahatsızlıktan ötürü, örtünmenin fıtrî olduğu anlaşılmaktadır.

Bu sûretle onları kandırarak yasağa sürükledi. Ağaçtan tattıklarında kendilerine avret yerleri göründü. Derhal üzerlerini cennet yapraklarıyla örtmeye başladılar. Rab’leri onlara, “Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Şeytan size apaçık bir düşmandır, demedim mi?” diye seslendi. ( A’raf, 22 )

Çıplak kalır kalmaz gayr-i iradi olarak üstlerini yapraklarla örtmeye çalışmaları fıtratın bir tezahürüdür. Bu yüzden örtüme Kadın ve erkek her iki insan türü içinde fıtrî bir ihtiyaçtır. Aynı zamanda insan, tabii etkilerden korunmak ve şekil ve güzellik kazanmak için de giyinir. Aynı zamanda elbise bir işarettir ve insanın hangi guruba ait olduğunun belirtilerini verir.

İslamî değerler çerçevesinde insan, bedenini sergilemek için değil, bedenini örtmek için giyinir. Onun giyimi arzu uyandırmak için değil; Tersine onu silmek veya azaltmak içindir. İslam’da kadınların örtünmesi kendileriyle evlenmeleri helal olan erkeklere karşıdır ve Kur’an da kadının nasıl ve kimlere karşı örtüneceği, erkeklerle olan ilişkilerinin şekli ve sınırı açıklanmıştır.

Tesettür aynı zamanda toplumda kadın ve erkek arasında cinsel gerilimden kaynaklanan bir zıtlaşmaya karşı bir kardeşlik dileğinin de ifadesi olmaktadır. Tesettür sayesinde cinsellik mahrem alana taşınırken, toplumsal alanda davranış ve ilişkileri belirleyen bir ölçü olmaktan çıkmıştır. Kendisini topluma cinsel bir dil ve ifade ile sunmayan özgür ve onurlu bir kadın ise toplumsal hayatta teorik olarak erkekle aynı hak ve sorumluluklara sahiptir. Denebilir ki; İslamî örtü; Gerek kadın gerekse erkeğin çevresinde bir güvenlik kalkanı oluşturmaktadır.

Kuran-ı Kerim, kadınlar ve erkeklerin bakışlarını sakındırmalarını, iffetlerini korumalarını, avret ve ziynet yerlerini örtmelerini önemle vurgulamış ve emretmiştir.

Allah-u Teâlâ; Erkeklere hitaben şöyle buyruyor;

Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır. ( Nur, 30 )

Allah-u Teâlâ; Kadınlara hitaben şöyle buyruyor;

Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler….. ( Nur, 31 )

insanları tahrik eden en önemli etken bakıştır. Göz görünce şehvet düşüncesi uyanır ve insan içindeki isteklerine mağlup düşüp zinaya düşebilir. Bu yüzden insan, bakışını koruma altına almalıdır. Bunun içinde toplum bu konuda duyarlı olmalıdır. Bir kısım insanın kışkırtıcı derecede açık-saçık olmaları sadece kendilerine özgü bir durum değil, aksine bakışlarını koruma mücadelesi veren genç-yaşlı, kadın-erkek herkesi menfî yönde etkilemektedir. Özellikle günümüzde reklam aracı olarak her türlü şehvet celbedecek malzemenin ulu orta sokaklarda afişe edilmiş olduğunu düşünürsek bakışları korumak bu savaşı kazanmanın ön şartı haline gelmiştir. Her türlü medya organlarından yardım alan Şeytan ve avenesi iffetli ailelerin içine sızıp onları da yangının içine sürüklemektedir. Artık öylesine bir yangın oluşmuştur ki burada tüm insanlığı kurtarmak ancak Allah Teâlâ’nın yardımıyla mümkün gözükmektedir. Bu yüzden kişi evvela kendini, daha sonra ailesini ve yetkisi altında olan kişileri koruma altına almalıdır.

Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında gayet katı, çetin, Allah’ın kendilerine verdiği emirlere karşı gelmeyen ve kendilerine emredilen şeyi yapan melekler vardır. ( Tahrim, 6 )

İslam dini; Erkeklerle, kadınlardan önce ahlâki bir görevi emretmiş, yüklemiştir. Kadının örtünme açısından daha fazla olmasının sebebi; Erkeğin yaratılışı icabı gözünü haramdan sakınma hususunda daha zayıf durumda olmasına bağlanabilir. Çünkü erkek bakarak daha çabuk ve daha kolay tahrik olabilen varlıktır. Bununla birlikte Allah-u Teâlâ’nın bizim bilmediğimiz nice hikmetleri olabilir.

Bir erkeğin yabancı bir kadına bakışıyla, bir kadının yabancı bir erkeğe bakışındaki yasaklama farklıdır. Erkekte bulunan sahip olma ve elde etme duygusu sebebiyle bu yasaklama erkekler açısından daha şiddetlidir. Çünkü kadınların yaratılışında kaçınmak ve korunmak içgüdüsü vardır. Fıtratı bozulmadığı sürece asıl olan durum budur. Günümüzde bunun aksine bir takım misallerin vukû, fıtrat dengesindeki bozulmadan kaynaklanmaktadır.

İslam, insanlarda mevcut olan bu psikolojik durumu dikkate aldığı için kadınların erkeklere bakmaları konusunda, erkeklerin kadınlara bakmaları kadar katı hükümler koymamıştır.

Yine kadının, erkeği etkileyerek tahrik etmesi, erkeğin etkilenmesinden daha güçlüdür. Çünkü kadın cazibeli ve arzu edilen, erkek ise arzu edendir. Ancak kadın da erkeğin gençliğinden, güçlü olmasından etkilenebilir. Konuyla ilgili olarak Hz Yusuf’un ( aleyhisselam ) kıssasında görüldüğü gibi; Azizin karısının ona ilgi duyduğunu, aynı şekilde şehirdeki kadınların, Hz Yusuf’u ( aleyhisselam ) gördüklerinde onun güzelliğinden, gençliğinden ve kuvvetinden etkilendiklerini bildirir.

Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler. ( Yusuf, 31 )

Kadın da erkek gibi bakışlardan etkilenebilir. Bakışları sakındırmak iki taraf açısından da nezih bir durumdur.

Konuyla ilgili Abdullah b Ümm-i Mektûm hadisi delil getirilir. Ümmü Seleme anlatıyor; Peygamber Efendimizin ( ﷺ )
ve Meymûne’nin yanında idim; Aniden Abdullah b Ümm-i Mektûm çıkageldi. Bu olay örtünme emri bize geldikten sonra olmuştu. Peygamber Efendimizin ( ﷺ ) ” Ondan örtününüz “ buyurdu. Biz ” Ey Allah’ın Resûlu O âmâ değil mi? Bizi göremez, tanıtamaz ” dedik.
Peygamber Efendimiz de ( ﷺ ); ” Sizde mi âmâsınız, onu görmüyor musunuz? “ buyurdu. ( Tirmizî )

Kur’an, kadınlara avret yerlerini örtmeyi ve fitneye sebep olacak davranışlardan kaçınmayı emrederken, erkeklere de iffetini korumayı ve bakışlarını haramdan sakındırmayı emrederek her ikisine de sorumluluk yüklemiştir.

Ayet-i Kerime de kastedilen gözlerin yasak olandan çevrilmesi, gözlerin kapatılması ya da başın yere eğilmesi değildir. Böyle olsaydı insanın kimseyi görmemesi gerekirdi; Asıl kastedilen şehvete götürecek bakışlardan sakınmaktır.
Peygamber Efendimiz ( ﷺ )

Ebu Bürde babasının şöyle dediğini anlatıyor; Peygamber Efendimiz de ( ﷺ ) bakışları sakındırmak hususunda şöyle buyurmaktadır;
” Ya Ali! Bir baktığında arkadan bir daha bakma, birinci bakış senindir ( Hoş görülür. ) ama ikinci bakışa hakkın yoktur. “
( Ebu Davud, Nikah 44 )

Peygamber Efendimiz ( ﷺ )birinci bakış senindir ( Hoş görülür. ) ama ikinci bakışa hakkın yoktur. “ buyurarak bakmanın ölçüsünü vermiştir. Yani; İLK ve KASITSIZ olan bakıştan insanın sakınması mümkün değildir. Buradan kadına kasıtlı olarak bakılan ilk bakışın caiz olduğu çıkmaz. Kast edilen insanın kast etmeksizin gözünün çarpması anlamıdır. İkinci bakış ise zaten kasıtlıdır. Âlimler de karşı cinse tekrar bakmanın genellikle şehvetten kaynaklanacağı veya onu tahrik edeceği hususunu dile getirmişlerdir.

Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz ( Nur, 31 )

Tesettürlü olmak aynı zamanda iffetli olmanın da ön şartıdır. Ayet-i Kerimeler, kadınlara bakışlarını sakındırmalarını, ziynet yerlerini örtmelerini ve fitneye sebep olacak davranışlardan kaçınmalarını; Erkeklere de iffetlerini korumalarını ve bakışlarını haramdan sakındırmalarını emreder.

İslâm; Toplum hayatının huzurunu sağlamak, dini ve ahlâki değerleri korumak için erkek ve kadına bazı sınırlar getirmiştir. Örtünme, bu sınırların korunması için alınmış tedbirlerden biridir. Kadınlarla ilgili bazı hükümlerin ve sınırlandırmaların gerekçesi olarak çoğu kaynakta FİTNE endişesi gündeme getirilir.

Endişe edilen fitne; Zina tehlikesidir. Bu anlamda kısıtlama sadece kadın açısından olmayıp erkek açısından da söz konusudur.

Tesettür emri, hem erkek hem de kadın açısından bazı sınırlandırmalar getirmiştir. Ancak kadının sosyal etkinliğini engellemeyi amaçlamaz. Tesettür, salt cinselliğe, kadının baştan çıkarıcı bir fitne sebebi olduğuna ve kadın bedeninin nesneleştirilmesi ve denetlenmesine indirgenemez. Çünkü Kur’an da kadın için örtünme hükmünden önce erkeklere, bakışlarını sakındırma ve avret yerlerini örtme emri yer almaktadır. İslâm dini; Erkeğin diz ve göbek arasını örtmesini emrederken, kadınların da el ve yüz haricindeki bütün vücutlarını örtmelerini emretmiştir.

Ayet-i Kerime de şöyle buyrulmuştur;
Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ( Ahzab, 59 )

Bu Ayet-i Kerime ve tesettürle ilgili diğer Ayet-i Kerimeler, sevgili Peygamber Efendimizin ( ﷺ ) muhterem zevcelerini, muhterem kızlarını ve aynı zaman da diğer müminlerin hanımlarını şereflerinin muhafazası ve kötü niyetli kimselerden korumaları için örtünmeye riayetle mükellef kılmıştır.

” Baş örtülerini vücutlarına, omuzlarının üzerine sarkıtsınlar, açık-seçik bir şekilde gezip durmasınlar. Bu yani tesettüre riayet aynı zamanda kendi menfaatleri gereğidir.

Müfessirlerin izahlarına göre bu Ayet-i Kerime de ” Cilbab “ kelimesinden maksat, kadınların örtündükleri çarşaflardır, Feracelerdir.
Elbiselerin üzerinde giydikleri dış elbiselerdir. Bu çeşit örtünmeyi yani Ayet-i Kerime de bahsedilen örtünmeyi sağlayanların en güzeli kuşkusuz çarşaftır.

Yani buradaki Cilbabtan kasıt, kadınların evlerinin dışına çıktıklarında vücutlarını tam örtecek, vücut hatlarını ve ziynetlerini ve ziynet yerlerini göstermeyecek bir dış örtüdür.

Ayet-i Kerimenin son kısmında Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. “ denilmektedir. Yani Allah Teâlâ,
Namuslu olan hür kadınların örtünerek, fitneci kimselerin kötü düşüncelerinden ve taarruzlarından korunmasıyla kalplerinin rahat olacağını açıklamıştır.

Çünkü herhangi bir ihtiyaç için evinden dışarı çıkan kadının üzerinde dış örtüsü yok ise, kötü niyetli insanların harekete geçmelerine yol açar ve çok cazip bir görünüm arz ettikleri için de bozuk fikirli insanların hedefi olurlar.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir yanıt yazın