Hadsleri anlamada Tergib – Terhib sanatını bilmek!

TERHÎB SANATINI BİLMEK GEREKİYOR: Hayra yönlendirme ve kötülükten sakındırma anlamında bir tabir.

Sözlükte ” istemek, özenmek ” anlamındaki rağbet kökünden türeyen tergíb ” bir kimseyi bir işi yapmaya özendirmek, teşvik etmek ” demektir. “ Korkmak, çekinmek, sakınmak ” manasındaki rehbet kökünden türeyen terhib ise ” bir kimseyi korkutmak, bir işi yapmaktan sakındırmak ” anlamına gelir. Bu iki kelime dini literatürde genelde birlikte kullanılır. Terğîb dinin iyi, doğru, güzel ve faziletli kabul ettiği şeylere özendirip teşvik etmeyi, Terhîb ise dinin kötü, yanlış ve günah olarak nitelendirdiği söz ve davranışlardan sakındırıp uzaklaştırmayı ifade eder. İnsanın iki özelliği olan korku ve ümidin (havf ve recâ) dengede tutulmasına İslâm’da önem verilmiştir. Dinin müminlere vadettiği mükâfatla, dini inkâr edenlere verilecek cezalar arasında bir denge gözetilmiş, bu ödül ve cezanın insanlara duyurulmasına terğîb ve terhîb denilmiştir.

Kur’ân’da Terğib ve Terhîb Var Mı?

Kur’an’da insanın kalbine tesir etmek, dinin temel prensiplerini, emir ve yasaklarını zihnine nakşetmek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak için Terğib ve Terhib üslûbuna yer verilmiştir. Kur’ân, muhatabı ikna etmede çeşitli yöntemler kullanmıştır. Kur’An sadece muhatabının zihnine hitap eden bir mantık kullanmamış, duyularına ve vicdanına da hitap etmiştir. Kur’ân’da Terhîbi (korkutma) içeren ayetlerin peşinden Terğibi (istek uyandıran) içeren ayetler gelmektedir.

Kur’ân’da Terhîb (korkutmak-sakındırmak):

  • 1- Dünya hayatı ve musibetleriyle ilgili Terhîb: İnsanlar yaptıkları hatalar nedeniyle dünya hayatında başlarına gelebilecek sıkıntılarla korkutulmuştur:

” Eğer o memleketlerin halkı inansalardı ve takvalı olsalardı, üzerlerin gökten ve yerden bereketler açardık. Ancak onlar yalanladılar, biz de onları ka zandıkları nedeniyle yakaladık. “ ( Araf, 96 )

“ Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i yani Rablerinden kendilerine indirileni uygu. lasalardı onları baştan ayağa nimetlere boğardık. İçlerinde aşırılığa kaçmayan bir ümmet olsa da çoğunun yapıp ettikleri ne kötüdür. “ ( Maide, 66 )

  • 2- Geçmiş milletlerin kıssalarıyla Terhîb: Kur’an’da anlatılan kıssalarda güç ve servetçe ileri bir seviyede olan kavimlerin,
    Allah’a asi olmaları sebebiyle nasıl helak edildikleri hakkında birçok ayet vardır.

“ De ki: “Yeryüzünde dolaşın, öncekilerin akıbetinin nasıl olduğuna bir bakın! Onların çoğu müşrik kimselerdi. “ ( Rum, 42 )

  • 3- Kıyametle ilgili Terhîb: Dünya hayatının son bulacağı büyük kıyamet gününün dehşetli anlarından bahseden ayetlerle, insanlar bu korkunç gün hakkında korkutulmuş ve sakındırılmıştır.

” O gün gerçek mülk (hâkimiyet), Rahmân’ındır. Kâfirler için çok zor bir gündür. O gün, zalim kimse, ellerini isırarak “Ah keşke, Rasûlle birlikte bir yol tutsaydım. Yazıklar olsun bana, ne olurdu da filanı dost edinmeseydim. Andolsun, zikir bana geldikten sonra beni (Kur’ân’dan) saptırdı. Şeytan insanı yüzüstü bırakandır.” der. Rasûl de “Rabbim! Kavmim, bu Kur’ân’ı terk edilmiş (işlevsiz) olarak bıraktı.” der. ( Furkan, 25-30 )

  • 4- Cehennem azabıyla Terhîb: Zalimlerin zulümleri nedeniyle hesap gününde yaptıklarının hesabını verecekleri ve sonunda kendilerini nasıl büyük bir azabın beklediği hakkında korkutulmuş ve zulümden sakındırılmıştır.

” İnkâr edenler, bölük bölük cehenneme sürülürler. Oraya vardıklarında cehennemin kapıları açılır; bekçileri onlara: “Size içinizden Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugüne kavuşacağınızı ihtar eden elçiler gelmemiş miydi?” derler. “Evet, gelmişti” derler. Lâkin azap sözü inkârcıların aleyhine gerçekleşir. “ ( Zümer, 71 )

” Onlara: ‘Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin; böbürlenenlerin durağı ne kötüdür ” ( Zümer, 72 )

Kur’ân’da Terğib (özendirmek-teşvik etmek):

  • 1 – Dünyada bol rızık ile Terğib: İman edenlerin salih ameller işlemeleri ve kendilerine verilen nimetlere şükretmeleri halinde yerin ve göğün nimetlerinden bereketli bir şekilde istifade ettirilecekleri ayetlerde müjdelenmekte ve bu bereketli dünya nimetlerine nasıl ulaşabilecekleri teşvik edilmektedir.

“ Eğer onlar Tevrat’ı, İncil’i yani Rablerinden kendilerine indirileni uygulasalardı onları baştan ayağa nimetlere boğardık. İçlerinde aşırılığa kaçmayan bir ümmet olsa da çoğunun yapıp ettikleri ne kötüdür. ( Maide, 66 )

“ Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin. Sonra O’na tevbe edin ki, üstünüze gökten bol bol yağmur göndersin ve gücünüze güç katsın. Mücrimler olarak yüz çevirmeyin. ( Hud, 52 )

  • 2- Cennet ve nimetleriyle Terġib: İman eden insanların salih ameller işlemeleri halinde cennette kendilerini bekleyen harikulade, muhteşem nimetlerle müjdelenmektedirler. Ve bu nimetlere ulaşmaya teşvik edilmektedirler.

” Erkek olsun, kadın olsun mü’min olarak kim salih amellerden işlerse, işte onlar cennete girerler ve onlar, zerre miktarınca zulme uğratılmazlar. “ ( Nisa, 124 )

“ Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennet şöyledir: Orada temiz su irmakları, tadı bozulmayan süt irmakları, içenlere zevk veren şarap irmakları, süzme bal irmakları vardır. Onlara orada her türlü ürün ve Rablerinden mağfiret vardır. Bunların durumu, ateşte temelli kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”
( Muhammed, 15 )

” Cennetin en büyük nimeti Allah’ın razı olmasıdır. Allah mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde sürekli kalmak üzere, içinde ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetmiştir. Allah’tan olan razılık ise en büyüktür. İşte büyük kazanç budur. “ ( Tevbe, 72 )

Tipkı ayetlerde olduğu gibi Rasûlullah hadislerinde Terğîb (teşvik) ve Terhîb (korkutma) yöntemini kullanmıştır. Yani bir kimseyi bir işi yapmaya özendirmek, hayra teşvik etmek ve bir kimseyi korkutmak, kötü bir işi yapmaktan sakındırmak için hadislerde bir hususu özel olarak vurgulamıştır.

Mü’minleri iyiliğe teşvik edip kötülüklerden sakındıran her ayetin üslûp itibariyle Terğib ve Terhîb kapsamına girdiği görülür. Kur’an’da Terğîb ve Terhîb üslûbuna insanın kalbine tesir etmek, dinin temel prensiplerini, emir ve yasaklarını zihnine nakşetmek, bunların uygulamaya konulmasını sağlamak için yer verilmiştir. Terğîb ve terhíbe hadislerde de sıkça rastlanmaktadır. Rasûl-i Ekrem’in iyiye, hayra, fazilete, hakka, güzel ahlâka teşvik etmek, kötülükten ve ahlâksızlıktan sakındırmak için Söylediği hadislerde Terğîb ve Terhîb terimleri geçmemekle birlikte bu maksatla daha çok ” Rağabe “ ve ” Rahebe “ ile türevleri kullanılmıştır. Öte yandan müstakil bir türe dönüşmesi çok daha sonra olsa da sahabe döneminden itibaren Terğîb ve Terhîbden bahsedildiğini gösteren rivayetler ve yorumlar vardır.

Kur’an’da ve hadislerde mevcut Terğîb ve Terhīblerde teşbih, temsil, mecaz, istiare gibi sanatlara, kıssa ve mesel gibi formlara başvurulduğu yahut “ Allah sever. Allah buğz eder “; ” küfürdür, şirktir “; ” cennetliktir, cehennemliktir, cennet vâcip olur, cehennem vâcip olur “; ” bizden değildir, mü’min değildir, iman etmiş sayılmaz. ” ; “ Veyl olsun, lanet olsun ” gibi değer hükümleri taşıyan ifadelerle konuların anlatıldığı, genellikle emir ve nehiylerin bir ödül veya ceza ile birlikte zikredildiği görülür. Terğîb ve Terhîb üslûbu çoğu zaman belli başlı ibadetler, mev’iza, fezâilü’l-aʼmâl, adâb, ahlâk, zühd ve rekâik gibi konularda kullanılır; muamelat ve ukûbât alanlarında ise bu üslûba nispeten daha az başvurulur. Kur’an-ı Kerîm’de ve hadislerdeki Terğîb ve Terhîbin daima dengeli olduğu, bir müjdenin zikredildiği yerde bir uyarının anlatıldığı görülür.

Terğîb ve Terhîb, aynı zamanda hadis uydurma sebepleri arasında yer alır. İlk asırlardan itibaren dini tahrif etmek için hadis uyduran kişiler kadar insanları iyiye, güzele, doğruya, hayra teşvik etmek; kötü, çirkin, yanlış ve şerden sakındırmak adına hadis uyduranlar da görülmüştür. Küçük bir günaha haddinden fazla bir ceza yahut bir iyiliğe büyük mükâfat vaad edilmesi uydurma hadislerin alâmetlerindendir. Terğîb ve Terhîb amacıyla hadis uyduranlar genellikle toplum içinde sevilen ve kendilerine saygı gösterilen mürşid, vâiz, kissacı vb. kişiler olup bunların hadis uydurabilecekleri ilk anda düşünülmediğinden bazı âlimler, Terğîb ve Terhîb amacıyla hadis uyduranları, kötü niyetle hadis uyduranlar kadar tehlikeli saymıştır.

REsûlullah In teşvik ettiği ve sakındırdığı hadislere örnekler verelim:

REsûlullah şöyle buyuruyor: “ Kim kasten benim üzerimden yalan söylerse cehennemdeki yerine hazır olsun. ”

Bu hadiste Allah Rasûlünden bir söz naklederken delilsiz olarak bir şey söylememek gerektiği hakkında uyarıda bulunulmaktadır. Zira bu yüzden Rasûlullah söylemediği halde onun ağzından hadis uydurularak, İslâm dini içerisine sokulmuş birçok bidat ve hurafe bulunmaktadır.

Abdullah ibn Amr ibn As – Allah ondan razı olsun – şöyle dedi: Nebî ‘e bir adam gelip cihad için izin istedi. Nebî şöyle buyurdu:
” Annen ve baban sağ mıdır? ” Adam: ” Evet, “ dedi. Nebî şöyle buyurdu: ” Öyleyse o ikisi için cihad et! “
Bu rivayette anne babaya iyilik yapmanın ne kadar önemli olduğuna terğib yani vurgu yapılmış ve buna teşvik edilmiştir.

Cubeyr ibn Mut’im’den – Allah ondan razı olsun – rivayetle Resûlullah şöyle buyurmuştur: “ Akrabalarıyla ilişkiyi kesen Cennet’e giremez. ”

Bu rivayette akraba bağlarının koparılmaması gerektiği hakkında Terhîb yani sakındırma yapılmıştır.

Ebû’d Derda – Allah ondan razı olsun – şöyle demiştir: Resûlullah’den işittim şöyle diyordu: “ Kıyamet günü, müminin mizanında güzel ahlâktan daha ağır basan bir şey yoktur. Allah Hazretleri, çirkin, düşük söz (ve davranış) sahiplerine buğzeder ”

Abdullah ibn Mes’ûd – Allah ondan razı olsun – şöyle demiştir: Ben Resûlullah’a ne sordum: “ Yâ Resûlallah! Amelin hangisi daha faziletlidir? ” Dedim. “ Vaktinde kılınan namazdır. ” buyurdu.

Ben: Sonra hangi amel? Dedim. Resûlullah “ Sonra ana babaya itaat ve iyi muamele etmektir. ” buyurdu.

Ben: Sonra hangi iş? Dedim. Resûlullah : “ Allah yolunda cihad etmektir. ” buyurdu.

Ebû Hureyre’den – Allah ondan razı olsun – rivayet edildiğine göre, bir adam Resûlullah’a Bana öğüt ver, dedi. Rasûlullah ona:
“ Kızma! “ buyurdu. Adam dileğini bir kaç kez tekrar etti. Resûlullah (her defasında ısrarla) “ Kızma! ” buyurdu.

Adiy İbn Hâtim’den – Allah ondan razı olsun – rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurdu: ” Yarım hurma ile de olsa cehennemden korunun! ”

Ebû Hureyre deti anlatıyor: “ Resûlullah buyurdular ki: “Kim, bir ilimden sorulur, o da bunu ketmedip söylemezse (Kıyamet günü) ateşten bir gem ile gemlenir. ”

Ebû Vâkıd Hâris İbn Avf – Allah ondan razı olsun – şöyle dedi: Resûlullah Mescid-i Nebevî’de olurmuş, sahâbîler de onun etrafını almışken karşıdan üç kişi çıkageldi. İkisi Resulullah’a doğru yöneldi, diğeri gitti. Resûlullah’ın yanına gelenlerden cemaatin arasında bir boşluk görüp oraya oturdu. Öteki ise cemaatin arkasına gidip oturdu. Üçüncü adam da çekip gitti.
Resûlullah sözünü bitirince ( Rasûlullah bunlar hakkında) şöyle buyurdu:
” Size şu üç kişinin durumunu haber vereyim mi? Onlardan biri Allah’a sığındı, Allah da onu barındırdı. Diğeri (insanları rahatsız etmekten) utandı, Allah da ondan hayâ etti. Ötekine gelince, o (bu meclisten) yüz çevirdi, Allah da ondan yüz çevirdi. ”

Bu rivayette Allah’ın kitabının okunduğu ve Resûlullah’ın sünnetinin anlatıldığı ilim meclislerine katılmaya teşvik ve buralardan yüz çevirmekten sakındırma vardır. Allah son nefese kadar kullarına tevbe kapısını açık bırakmıştır. O hiçbir kulundan yüz çevirmez. Ama bu hal üzere yaşamaya devam edenler bu kapsama girer. Ve onlar Allah’ın rahmetinden uzaklaşmış olurlar. İşte böyle bir durumda olanlara bu rivayet uyarı niteliği taşımaktadır.

“… Sa’d ibn Ubâde – Allah ondan razı olsun – şöyle demiştir: Ben: “ Yâ Resûlallah! Hangi nevi sadaka daha faziletlidir (Yâni sevabı daha çoktur)? ” dedim. O; ” Suvarmak (yani canlı veya bitkiye su vermek) ” buyurdu.

Rasûlullah (bir gün) sordu: “ En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, melikinizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi? ”
” Evet! Ey Allah’ın Rasûlü! ” dediler. “ Allah’ın zikridir! ” buyurdu.

Ebû Hureyre’den – Allah ondan razı olsun – rivayetle, Resûlullah ” Her kim günde yüz kere ‘Subhânallahi ve bi-hamdihi (Allah’ı tesbîh ve hamdederim)’ derse, o kimsenin (Allah hakkı olan) günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile kendisinden indirilip affedilir. ” buyurmuştur.

Burada da Allah’ı zikretmeye teşvik söz konusudur. Zira başka rivayetlerde de Allah yolunda sadaka vermeye ve Allah yolunda cihada teşvik edilmektedir.

Ebû Hureyre’den – Allah ondan razı olsun – rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: ” Karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplamadan evvel, sâlih ameller işlemekte acele ediniz! Öyle zamanlar geldiğinde insan, sabah mü’in iken akşama kâfir olarak çıkar; akşam mümin iken sabaha kâfir olarak çıkar. Dinini küçük bir dünyalığa satar. ”

Amr ibn Abese’den – Allah ondan razı olsun – rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: “ Kimin, Allah yolunda bir tek saçı ağarırsa, bu kıyamet günü onun için bir nûr olur.”

Rasûlullah bir gün: “ Bugün sizden kim oruçlu olarak sabahladı? ” diye sordular. Ebû Bekir de: “ Ben! ” dedi. Resûlullah : “ Bugün kim bir cenazeye katıldı? “ dedi. Yine Ebû Bekir: ” Ben! ” dedi. Resûlullah : “ Bugün kim bir hastayı ziyaret etti? ” dedi. Bu sefer de Ebû Bekir ” Ben! ” dedi. Bunun üzerine Resûlullah “ Bunlar bir kimsede bir araya geldi mi, o kimse mutlaka cennete girer! ” buyurdu.

Resûllullah buyurdular ki: ” Üç şey vardır, bunlar kimde bulunursa, Allah onun üzerine himayesini açar ve onu cennete koyar; Zayıflara rifk, anne-babaya şefkat, kölelere ihsan. “

Enes – Allah ondan razı olsun – anlatıyor: Resûlullah buyurdular ki: ” Kim güzelce abdest alır ve sevap ümidiyle Müslüman kardeşini hasta iken ziyaret ederse, ateşten, yetmiş yıllık yürüme mesafesi kadar uzaklaştırılır. ”

Abdullah İbn Amr İbnu’l-As – Allah ondan razı olsun – anlatıyor: Resûlullah’a : “ İslâm’ın hangi ameli daha hayırlıdır? ” diye sorulmuştu: “ Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermen. ” diye cevap verdi.

Resûlullah buyurdular ki: “ Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir.”

Bizden değildir ifadesi İslâm milletinden çıkıp kâfir olmuştur anlamına gelmiyor. Yani bizim gibi yapmayıp, sünnetimizi terk edip başka yola sapmıştır anlamına geliyor.

Ebu’d-Derdâ – Allah ondan razı olsun – anlatıyor: Resûlullah buyurdu ki: ” Kim kardeşinin ırzını müdafaa ederse, kıyamet günü Allah, onun yüzünden ateşi geri çevirir. ”

Ebû Zer – Allah ondan razı olsun – anlatıyor: Resûlullah buyurdular ki: ” Amellerin en faziletlisi Allah için sevmek, Allah için buğzetmektir. ”

Resûlullah’a soruldu: ” Ya Rasûlallah, insanların hangisi daha faziletlidir? ” Allah’ın Resûlü şöyle cevap verdi: ” Canıyla, malıyla Allah yolunda cihad eden mümindir. ”

Osman de anlatıyor: Resûlullah buyurdu ki: “ izin en hayırlınız Kur’ân’ıKerîm’i öğrenen ve öğretendir. ”

Görüldüğü gibi farklı konular farklı hadislerde ayrı ayrı teşvik edilmektedir. Bunlardan sadece birini dikkate almak yanlış sonuca götürür. Dolayısıyla hadislere bir bütün olarak bakmalı ve buradaki teşvik doğru algılanmalıdır.

Ebu Hureyre – Allah ondan razı olsun -rivayet ediyor: Resûlullah şöyle buyurmuştur: Allah kıyamet gününde şöyle buyurur: ” Ey Ademoğlu! Hastalandım, beni ziyaret etmedin “ Ademoğlu ise; ” Sen Alemlerin Rabbi iken seni nasıl ziyaret edebilirdim? “
Allah ﷻ : ” Falan kulum hastalandı, ziyaretine gitmedin. Onu ziyaret etseydin, Beni onun yanında bulurdun. “

Bu örnekler gibi bir çok rivayet bulunmaktadır. Ama biz sadece konumuzu izah edebilmek için birkaç örnek verdik.

Resûlullah’ın hadislerde ne demek istediğini, neye teşvik ettiğini ve neden sakındırdığını doğru anlayabilmek için Terğîb ve Terhîb meselesinin de iyi bilinmesi gerekiyor. Aksi halde hadis inkârcılarının düştüğü hataya düşülerek, hadisler ya yanlış anlaşılır ya da hadislerde çelişki olduğu kanaatine varılır.

Sosyal Ağda Paylaş

Bir cevap yazın