Uydurma rivayetlerin deliller ışığında, Usûl-ü hadis ilminin kriterleri çerçevesinde değerlendirilmemesi ya da bu hususta yeterli ilme sahip olmayanların yanlış anlamaları nedeniyle, sahih hadislerin uydurma olduğu zannedilmektedir. Hadislerin on dört asırdan beri, Müslümanlara ışık tutan ve onlara Hidayet önderliği yapmış alimler tarafından rivayet edilmesine rağmen, hadis alimlerimiz bazı art niyetli kişilerin ve cahil grupların birtakım ithamlarına maruz kalmışlardır. Bu ithamlar öylesine ileri gitmiştir ki; bu değerli alimlerimiz yalancılık ve iftira ile suçlanmışlardır. Çünkü onlara göre, uydurulan bir rivayet Bu hadis alimleri tarafından Resulullah’a ﷺ yalan isnat etmek olacağından, onları yalancı ve iftiracı olmakla itham etmişlerdir.
Ehl-i Sünnet alimlerin bu iftiraya maruz kalmasında Şîa mezhebi ile de aynı yol üzere ittifak edilmektedir. Zira Şîa mezhebi, Sünnet-i Nebeviye’nin dörtte üçünden fazlasını inkâr etmektedir. EHL-İ BEYT yoluyla rivayet edilmeyen hiçbir hadisi nazarı itibara almadıklarından, Buhârî ile Müslim başta olmak üzere Ehl-i Sünnetin hadis kaynaklarını kabul etmiyorlar. Dolayısıyla Bu hadis inkârı fitnesinin ortaya çıkmasındaki faktörlerden biri de, Şîa mezhebidir. Onlar kendi mezhep imamlarının rivayetlerini kabul etmek de,
Sahabelerin çoğunluğunca rivayet edilmiş bulunan geniş hadis külliyatını reddetmektedir.👉🏾 Ebubekir, Ömer, Osman, Âişe, Talhâ, Zübeyr ve Ebu Hureyre -Allah onlardan razı olsun- Gibi hadis ilminin en güvenilir isimlerini Resulullah efendimizin ﷺ vasiyetine ihanet etmiş olmakla suçlarlar. Dolayısıyla onların rivayetlerini güven verici ve itimada değer bulmazlar.
( Mustafa Sibâî, İslam hukukunda sünnet, S. 136-137 )
İmam Suyûtî şunları anlatır;
“Gulât-ı Şîa’dan bir kısmı sünnetin hüccet oluşunu inkâra, kimi Kur’an’ı özetlemeye, Kimi Ali’nin -Allah ondan razı olsun- nübüvvetine inanmaya ve Cibril’in onu, Seyyidi’l Mürselin’e getirilişinde hata ettiğine, Kimi de Nebi’nin ﷺ nübüvvetini kabullenerek, Ancak hilafetin Ali’nin -Allah ondan razı olsun- Hakkı olduğuna inanırlar.
Sahabe bu meselede O’ndan Ebu Bekre ünelince de “Nasipsizler, Allah lanet etsin. Bunlar kâfir oldular, müstehak olandan gayesine vermekle zulmettiler.” Dediler. Ali -Allah ondan razı olsun- hakkını istemeye kalkışmadığından dolayı tekfir ettiler. Zira hadisler onlara göre kâfir bir kavmin rivayetlerinden gayrı bir şey değildir.”
( İmam Suyûtî, Mifâhü’l-Cenne, S.3-4 )
Şîa’nın sahabenin önde gelen ilim sahibi, Şahsiyetlerini, hadis alimlerimizi ihanetle suçladığı gibi hadis inkarcıları da tıpkı onlar gibi Ehl-i sünnetin hadis alimlerini yalan ve ihanetle suçlamaktadırlar. Dolayısıyla bu yolun yolcuları her ne kadar Şîa olmadığını iddia etseler de, Ehl-i sünnete karşı; Şîa ile aynı safta mücadele etmektedirler.