Muâviye b. Ebu Süfyan’ın söylediğine göre; Hz. Ebubekir, dünyaya yönelmediği gibi, dünya da ona yönelmedi. Hz. Ömer’e gelince, dünya hep onu istedi fakat o dünyaya murat etmedi. Hz. Osman ise, dünyalıktan ulaşabildiğine ulaştı. Dünya da ondan alacağını aldı. Hz. Ali’ye gelince kimi zaman dünyayı ister, kimi zaman da terk ederdi. Bize gelince biz tamamen dünyaya dalmışız, içimiz-dışımız dünya olmuş, sonuç nereye varacak bilemiyoruz.
Zeyd. b. Erkam’ın dediğine göre: Biz Ebu Bekir’in yanında bulunuyorduk. Bu arada bir içecek istedi. Kendisine su ve bal getirdiler.
Bal şerbetini ağzına yaklaştırınca ağladı. biz de ona bakarak ağladık, biz sustuk/sakinleştik, fakat o susmadı/sakinleşmedi. Daha sonra gözlerini sildi. Kendisine ” Ey Allah Resûlu’nün halifesi! Ağlama sebebin neydi? “ diye sorduk. Dediler ki: Resûlullah ﷺ ile birlikte idim, gördüm ki nefsinden bir şeyi gideriyor/uzaklaştırmaya çalışıyordu. Oysa yanında ne bir kimse vardı ne de kimseyi görebiliyordum. Bunun üzerine: ” Ey Allah’ın Resûlu! Bakıyorum bir şeylerle uğraşıyor, uzaklaştırmaya didiniyor gibisin, fakat yanında hiç kimseyi göremiyorum. ” dedim. Buyurdu ki: ” İşte dünya, karşımda duruyor, beni elde etmeye çalışıyor. Ben de kendisine, benden sana fayda yok, git dedim. O da benden uzaklaştı. Bu arada de ki: Sen benden uzaklaşsan da, senden sonrakiler benden kaçamayacaklardır. ” Bana da bir şeyler yapacağından korktum. Sonra elindeki tası bıraktı ve içindekini içmedi.
Fakîh diyor ki: Arkadaşlarımızdan kime dünyalık olarak helal bir şey helal olarak isabet ederse, bunu alması halinde, bundan dolayı günahkâr olma; Ancak bırakması ve almaması ahireti bakımından çok daha faydalı olur. Çünkü Resûlullah ﷺ şöyle buyuruyor:
” Dünyanın helalinden hesaba çekilirsin, haramından da azap olunursun. “
Abdullah b. Ömer diyor ki: ” Bir kimseye dünyalık geçerse, ahiretinden eksilme olur. Hatta bu kimse Allah nezdinde faziletli olsa da. Allah’ın mekrinden Allah’a sığınırız/Tuzağa düşmekten Allah’a sığınırız.